naalakası var

İnadına Aşk benim hayatıma senelik iznimde 1 gün içinde girdi.Bir Perşembe günü 4.bölümün yayınlanacağı gün önceki 3 bölümü izleyip yeni bölüme yetişmiştim 😆 Peki neydi bizi bu diziye bağlayan,genelde sevginin nedenini düşünmeyiz,neden seviyorum demeyiz ama iş TV'de yapılan ve kendisini izlettiren bir iş ise bunu düşünürsünüz. İnadına Aşk öncelikle klasik bir iş değil,hani böyle yıllardır bildiğimiz zengin kız fakir oğlan ya da tam tersi veya düşman ailelerin çocukları filan gibi konusu olmayan ve konusunu sadece aşktan alan bir dizi ve bence onu diğerlerinden ayıran en güzel kısım.Aşk deyip geçmeyelim,aşkın olduğu her iş sevilecek diye bir kaide yok.Aşkı hissettirmek en önemlisi ve bu dizide bize bunu sonuna kadar hissettiriyor. Bir kere senaryosundan zeka fışkırıyor,öyle içi boş replikler,birbirine 10 dk boş boş bakan çiftler yok.Bizim çiftlerimiz hem aşka ve hayata dair öyle güzel sözler ediyorlar ki her söyledikleri cümleleri ayakta alkışlıyor ve altına imzamı atıyorum...

Aşkın son kullanma tarihi var mıydı?Yani yaşaya yaşaya aşkı tüketiyor muyduk?Henüz aşk ile ilgili net bir bilgi verenini göremedik ve bu gidişle de göremeyeceğiz gibi.Her insanın aşk'ı yorumlayış biçimi farklıdır ve konuyu İnadına Aşk'a bağlarsak Yalın'a göre aşk birgün eninde sonunda bitebilecek birşeydi.Ne yaşarsan yaşa,ne kadar seversen sev sonunda aşk diye bir duygu kalmayacaktır diyor.Ama işte anlamıyor ki aşk böyle hesap kitap içeren bir duygu değildir.Sen yaşamadan istediğin kalıba sok aşk'ı,o seni alır başka diyarlara götürüverir.Yalın bunları söylerken hiç yaşamadığı ama kötü bir tecrübe edindiği anne ve babasının aşk'ı üzerinden yorumda bulundu,belkide kendince haklıydı.O zamanla bu duygunun herkeste aynı olmadığını ögrenecek ama Defne'ye ne demeli,lafın sonunu dinlemeden hemen laz damarı kabarıverdi.Finduğum sen değil miydin bu odunu adam edecek.Adam aşk nedir bilmiyo ki sen buna ne bakıyosun,sana demedi mi "al beni ne yaparsan yap",sen na...

Ahh bu Can ahh sen ne zaman akıllanacaksın görecek miyiz acaba?Aklın başına geldiğinde o kaybetmekten çok korktuğun Ayşegül yanında olur mu bilemeyiz.Ayşegül bu ne zaman ne yapacağı belli olmaz desekte,kadın seviyor,sevdiği adamın gözünde de o pırıltıyı göremese bu olanlara belki 5 dk bile katlanamaz.Zira Can katlanılacak gibi değil.Be adam seviyosun belli halâ neden geçmişe takılıp kalırsın,belli bu artık aşk olmaktan çıkmış,saplantı olmuş,alışkanlık olmuş,bunun idrakına varıpta burnunun dikine gitmekte ne demek? Tüm ümidimiz aktarın yapmış olduğu karışımdaydı.Belki dedik kendilerini aşka karşı dizginleyen bu iki aşık ruh,doğadan gelen güç ile kavuşsun istedik ama hevesimiz kursağımızda kaldı.E malum onlarda kendilerinden ve yapabileceklerinden korktular ki kendilerini odalarına kilitlediler.Akacak kan damarda durmaz eninde sonunda akar ama şuan onlar için bekleme zamanı. Her ne kadar Can'a kızsam da bu ikili arasında inanılmaz bir uyum var.Bir yanım ''bırak Ayşegü...

Aziz Nesin ne de güzel demiş;“Sarılmak neden güzeldir bilir misin?Çünkü sağ tarafta kalp yoktur, ve orası hep boştur.Sarılınca, sağ yanını O'nun kalbi doldurur...''Defne ve Ömer de birbirlerinin sağ yanındaki boşluğu doldurmak için sarıldılar ve bu yüzden bunun anlamı daha büyüktü ve bu yüzden öpmekten bile daha değerliydi. Bu akşam saf aşkın vücut bulmuş hali ile Defne ve Ömer yine gönlümüzün başköşesine kuruldular.Aslında özel bir çaba sarfetmelerine gerek yok,sadece birbirlerine bakmaları bile bizim gönül yayımızı titretmeye yetiyordu.Bize bu bakışmalar yeterken, Ömer'e yetmiyor olacak ki içindeki Kazanova ortaya çıkıp Defne'nin omuzuna buse'yi konduruyor.Ömer'in her sözü,her dokunuşu,her bakışı öyle derinden ve öyle aşk dolu ki Defne gibi bu rüzgara kapılıp gitmemek elde değildi.Kalbi yaralı Ömer sonsuz mutluluk ümidi ile çıktığı bu aşkta belki de çoğumuzun kendisinden beklemediği adımlar atmaya başladı.Aslında normal bir aşığın yapması gerekenleri ...

Kendimizi bildik bileli deriz ya ana yüreği diye,sanki babaların yürekleri yokmuş gibi,Salih Baba da bize ''Babaların da yüreği vardır'' demeyi öğretti.Hem de ne yürek,hani böyle izlerken bizim yüreğimizi dağlayan cinsten...Bazen diyorum ki yok canım bu kadar da olmaz,insan bir kızar,tepkisini gösterir,tavır yapar bişey yapar,küser müser diyorum ama yok,Salih Baba bizlere inat o baba şevkati ile yaklaşıyor evlatlarına.Evlatlar desen başta Egemen olacak hayırsız olmak üzere hepsi birbirinden beter,insanı dert sahibi yapacak cinsten derler ya hah işte tam da öyle.Egemen'in derdini anlayabilmiş değilim,yani dün akşam ki bölümde anladık da bana göre dert bile değil o,neymiş neymiş babası yufkacı olduğu için oğlunun arkasında duramamış,torpil sayesinde diğerlerinin makalesi onunkinden hep önce yayınlanmış,ayol adam büyütmüş,okutmuş daha peşini mi takip etsin.O ne öyle armut piş ağzıma düş,sürekli babalarının önlerine herşeyi hazır koyup getirmesine alışmışlar,tüm hayat...

''Bundandır seni sevmem, ve bundan değil.Onca nedeni var, ve onca nedeni yok, ve böyle olmalı aşk dediğin, kapsayan ve olağan, özel ve dehşetli, bayraklı ve gamlı, yıldızlar gibi çiçeklenmiş ve bir öpüş gibi ölçümsüz.''... Kiralık Aşk hemen hemen her hafta ustalara saygı kuşağı ile gönüllerimizi fethediyor.Bu haftada Orhan Veli Kanık ve Pablo Neruda'ya selam çakıp bizleri de mest ettiler.Haktan Pak'ın da güzel ve etkileyici sesinden ''Beni Bu havalar mahvetti,böyle havada istifa ettim evkaftaki memuriyetimden....'' duymak da ayrıca etkili olan bir kısımdı.Burada bir parantez açmak istiyorum,Haktan Bey'i yeni nesil Kiralık Aşk vasıtasıyla tanımış olabilir ama benim gibi fosilleşmeye yüz yutmuş olanların onu biliyor olması 2000'li yılların başlarına dayanıyor.Tiyatro ve oyunculuk geçmişini bilenler iyi bilir ki fevkaladenin fevkindedir.Bu vesile ile sesine hayran bırakmış olan Haktan Bey'i ilerleyen bölümlerde Kiralık Aşk'ta da g...

Yine soluksuz izlediğimiz bir bölümü daha geride bıraktık.Bölüm sonu kalan son aklımla da bu yazıyı yazmaya başladım...Aşkın yakışmadığı,güzelleştirmediği insan yoktur sanırım,çiftimiz Defne ve Ömer'de birbirlerine duydukları bu aşk sayesinde de pek bir güzelleşmeye başladılar.Ha diyeceksiniz ki güzel değiller miydi? Evet güzeldiler ama şimdi bakışları,tavırları daha da bi değişti.Mesela nerde o eski dominant Ömer nerde bu akşam izlediğimiz aşk böcüğü Ömer.Defne desen zaten şaşkındı iyice şaşkına bağladı.Azıcık aklı vardı Ömer'in aşkı ile o da fiiuu uçup gitti. :) Sinan ve Defne arasında birşeyler olduğunu zanneden ve buna karşı ''şirket içi ilişkiye karşıyım'' diyen Ömer iş kendi aşkına gelince nasıl da bu dediğini unutuverdi.Demek ki kurallar menfaatlere göre değişiklik gösterebilirmiş :) Bu çifti izlerken bir gün kalpten gidicem o olacak.Tamam daha önceleri bebek adımları ile ilerliyor bu ilişki dedim ama bir açıldılar pir açıldılar.Aynen devam böyle bi...

Boşa dememişler "sevmek yürek ister" diye.İşte bizim laz kızımız,fındık kurdumuz Defne'ye vakti zamanında yürek yedirmemiş olacaklar ki pek bi korkak çıktı.Sevdiğini her şekilde belli edip bunu dile dökememekte ayrı bir defoluktur.Kıskançlık krizlerine ne demeli,güya Yalın'a sevdiğini bir türlü söyleyemiyor ama sahilde Yalın'a göz diken kızların utanmasa gözlerini oyacaktı.İşin içine Yalın girince Defne'nin beyin error veriyor onu anladık. İşin içine aşk girince en deli öküz bile ne hallere geliyor onu da gördü bu gözler.Aşkın insanı nasıl değiştirdiğini bilirdik,duyardık ama bu değişimi Çınar'da görmemiz de ayrı bir güzel oldu.Hani tabiri caizse bizim taş fırın erkeğimiz light erkek olurverdi.Tamam arada laz damarı atıyor ama o da onun en güzel ve en saf tarafı.Bu kadar sert bir adamın sevdiği kadın için o sert kabuğunu kırma çabası takdire şayan bir durum.Tüm bayanlar Çınar'ı alıp başımızın üstüne koyuyoruz :) Toprak ve Leyla çifti hem iki aş...