ZORBALUKTAN DEĞİL SEVDALUKTAN ''İNADINA AŞK''

Yine etkisinden çıkamadığım bir bölümü daha geride bıraktık.Bana kalsa aman sabahlar olmasın hesabı,7/24 İnadına Aşk yayınlansın izlerim ve izledikçe de doyamam.Her bölüm katlana katlana giden heyecanı,bir önceki bölümü aratmayan hikayesi ile izlerken beni daha ne kadar dört köşe edecek bilemiyorum.

Zorbaluk mu desem sevdaluk mu desem bilemedim ama ben en iyisi zorbalık değil o sevdaluk deyim.Seven adam zorba olmalı,höt dedim mi sevdiğine sözünü geçirmeli,geçirmeli ki sevdiğine sahip çıkmalı.Bakın Yalın zorba olmasaydı Defne yumuşar mıydı?Belki yumuşardı ama bu baya bi zaman alırdı.

Yalın ve Defne tam da olması gerekeni yapıp Yalın'ın zorbalığı sayesinde başbaşa kalabildiler.Ama keşke bu durumu daha güzel değerlendirselerdi demekten de kendimi alamıyorum.Yalın'ın Defne'ye olan aşktan da öte,daha güzel bir duygu olan bağlılık duygusunu her fırsatta dile getirmesi ve Defne'nin bu duruma karşı koyamamaya çalışması yine izlemesi hem güzel hem de parmak ıssırtan cinstendi.Gitmek istiyorum ama yerim dar misali mi dersiniz,istemem yan cebime koy mu dersiniz artık orası size kalmış ama Defne Yalın'dan gitmek istemese de yaşayacağı kalp ağrısından,tekrar tekrar aynı kırıklarla karşı karşı gelebilme ihtimalinden kaçmak istedi.O da isterdi ki kalası ile o evde şömine başında romantik bir gece geçirsin ama işte korkular hep bunlara engel oldu.

Peki herşey Yalın'ın dediği gibi kolay mıydı?Birbirlerini oldukları gibi kabul edip sevebilecekler miydi?İşte şuan da tam da bunun sınavını veriyor bu ikili.Daha bu sınavı veremeden bizim kalas yine kalaslığına yakışır bir hamle ile evlenme teklifinde bulundu.Odundan yaptığı yüzüğü ile de ''ben odun olmaya devam edeceğim, sende beni bu halimle sev'' mesajı verdiğini düşünüyorum.

Polat Polat Polat..Benim bu karaktere aşık olduğumu sanırım artık duymayan kalmadı :) Bu karakterin hikayeye dahil olması ile özellikle Defne ve Yalın adına büyük gelişmelerin yaşanmasına sebep oldu.İkilinin barışması,Yalın'ın gerçekleri görmesi,Defne'yi anlaması için bir aracı gerekliydi ve o da Polat oldu.Daha cismi yok ama adı sıkça geçtiğinde kafamda oluşan Polat figürü ile şuan izlediğim arasında dağlar kadar fark var.Onun bu sert görüntüsünün altındaki uysal kediyi arada sırada attığı kaçamak bakışlarda sanırım hepimiz görüyoruz.Defne'nin de dediği gibi o kendini bu şekilde ifade ediyor ve o da bu deliliği ile kabul görmek istiyor.Nehir ile didişmelerini izlemek ayrı bir güzel gelmeye başladı gözüme,sanırım gözlerindeki aşkı görme hissi tam anlamıyla geçti bana ve bu iki deli kanın aşk ile nasıl dinginleştiğini izleyecek olmakta ayrıca heyecan yaratıyor.

Kız evi naz evi demişler,naz aşkın tuzu biberi demişler ama Yeşim'in bu hallerine bir anlam veren bir zahmet bana da anlatıversin.Yeşim'i bir bulsam ''kız gül gibi Çınar'ı verdik sana,daha adamdan ne istiyosun,bırak iki aile yesin birbirini sen evliliğine bak'' diyesim var.Tamam inat aşk diyoruz,inatlaşmak güzel diyoruz ama bu kadarı da fazla gibi sanki.Çınar'ın karım diye Yeşim'i sahiplenmesi ama buna karşı sırf Pembe Sultan'a nispet olsun diye Çınar'a sokulması bende ki bu Yeşim Çınar aşkına şüphe ile yaklaşmama sebep oluyor.Evet birbirlerini seviyorlar ama Yeşim bu inat aşkın inat,Çınar ise aşk kısımı olmuş.Eee onlarda birbirlerini bu şekilde tamamlıyorlarsa bize de diyecek başkada bir söz kalmıyor.

Toprak uzun zamandır Leyla sayesinde yumuşattığı yüzünü yine eski haline döndürmeye çalışsa da bence artık yumuşayan o kalp buna izin vermiyor.İstediği kadar diktatörlüğü eline alsa da ipin ucunu Leyla'ya kaptırdığı için istediği gibi hareket edemiyor.Leyla ve Toprak çiftini izlerken sizede oluyor mu bilmiyorum ama bir süre sonra nefes almayı unuttuğumu fark ediyorum.

Bundan sonra ne mi olacak;bence Yalın ve Defne için yıldırım nikahı yakındır.Şahitleri de kim mi?Tabiki Polat ve Nehir :) DefYal çiftinin gizlice evlenip bir süre kaçamak kaçamak evliliklerini sürdürmelerini izleyecekmişiz gibi bir hava seziyorum.En azından bu halin onlara daha da yakışacağını düşünüyorum.Yani normal bir düğünün bu çift için olmadığını az çok hepimiz anladık sanırım.

Hemen hemen her hafta İnadına Aşk'ı izlerken öğrendiğim şeyler oluyor.Kendime ''bu hafta ne öğrendin?'' diye sorduğum da;yalan kendiliğinden söylenmez,yalana sevkettirilir diyorum.Defne'nin Yalın ile konuşurken söylediği sözlerden çıkardığım sonuç budur.Doğru söyleyen dokuz köyden kovulur dediğimiz şeyin başka bir versiyonu bu,Defne yıllardır doğru söyleyip tüm köylerden kovulmaktansa,yalanlarla köyümde yaşamaya devam edeyim demiş.Beni yalanlarımla,çevirdiğim dolaplarımla kabul edin değil de,beni yalan söylemeye sevkettirmeyin demeye çalışıyomuş.Tüm bunları öğrenen Yalın bakalım Defne'yi yalan söylemeye zorlayacak mı göreceğiz.

Artık Can ve Açelya ile ilgili ne söylesem kelimelerimin kifayetsiz kalacağını düşünüyorum.Açelya nasıl bir sevimlilik abidesisin,o nasıl mimik,o nasıl vücut dili kullanmaktır.Çok mu büyük konuşacağım bilmiyorum ama komedide Açelya'nın üzerine kadın oyuncu tanımıyorum.İzlerken beni bu kadar güldüren bir başkasını daha görmedim.Can'a ne demeli,şimdi ben profesyonel gözle değil de seyirci gözü ile bakan biri olarak ve yıllarını TV izleyeme vermiş biri olarak diyorum ki;Can oyunculukta oldu.Hani yıllardır söylenir '' jön yok'', alın size Can Yaman.Tek rolün değil her rolün altından kalkabileği algısı kafamda yer etti artık.Yolları açık olsun ki onları böyle keyifle izlemeye devam edelim.

Eminim ki haftaya yine harika bir bölüm bizi bekliyor.Bu sefer Yalın ve Defne'nin mürüvvetini görmemize az kalmış gibi hissediyorum.Ve bize bu güzellikleri yaşatan başta senaristlerimizin kalemine,yüreğine sağlık,sonrasında da bu soğuk günlerde tüm enerjisini katıp bizlere daha da iyiyi sunmak için uğraşan tüm oyunculara,set çalışanlarına sevgilerimi ve sonsuz saygılarımı gönderiyorum.Herkesin yüreğine,emeğine sağlık...Sevgiler