Çek NEFES'i Doya Doya... Sen Anlat Karadeniz
Nefes ve Tahir de bir an da birbirlerinin hayatına girdiler ama birbirlerinin dünyası oldular.Acısını acısıymış gibi hisseden bir Tahir, kendinden çok Tahir'i düşünen bir Nefes,Yiğit'i kanındanmış gibi sevip sahiplenen Tahir ve Yiğit'in baba sıcaklığını bulduğu Tahir.Onlar farkında olmadan 3 kişilik bir dünya kurdular.
Ve kötü adam dünyalarını başlarına yıkmak için yine sahnedeydi.Tahir'in zaten içini kemire kemire, istemeye istemeye gönderdiği Nefes ve Yiğit en savunmasız anlarında Vedat'a yakalandılar.
Zalim aynı zalim zulüm aynı zulüm olunca Vedat da Vedatlığını yapıp zulmünü Nefes'e yeniden yaşatmakta kararlıydı.
Nefes'e onu kaybettiği gün giydiği elbiseyi giydirerek aslında o güne dönüp yapamadığını yapmak istedi.Kendinin sandığı ellerin o kıyafet içinde Tahir'e dokunmasının intikamını almak için susamıştı.Kendisinin de dediği gibi onu acıtan; sahip olamadığı kalbin Tahir'e atması.Ve o hiç sahip olmadığı kalbin attığı Tahir...Tahir'in dokunmaya bile kıyamadığı ellerin kendisi yüzünden kırıldığını öğrenmesi ve bunu duyduğundaki hisleri,tüm bu olanların kendisi yüzünden olması onun için tam bir vicdan azabıydı.
Tahir Nefes'in yaşadıklarına anbean şahit oldu.Acısını acısı gibi hissetti ve öldü sanarak belki de en büyük acısını yaşadı.O Nefesi çekmeye ciğeri yok sanıldı ama Nefes'in bir nefesi için kendi ciğerini verirdi.
Tahir,Nefes ve Yiğit...Onlar gerçekten çok güzel bir takım oldular.Birbilerini kilometrelerce öteden bile hisseden ve hatta konuşan bir takım.Tahir ve Yiğit ikilisini izlerken kan bağının değil de can bağının ne kadar değerli olduğunu daha iyi anlıyorum.Zaten Yiğit gibi bir çocuğun da Vedat'ın oğlu olması duble acı niteliğinde.
Tahir'in ölü ya da diri Nefes'i Vedat'a bırakmaması için verdi çaba sonuçsuz kalmadı, hem Nefes'i o soğuk yerde hem de bizi ekran başında fazla bekletmeden, çileden çıkarmadan buldu.Ve bulduğu an da azıcık içimizin yağlarını eritip evire çevire dövdü.Bizim için yetmezdi, hatta Nefes için bile yetmedi, içindeki cinayi hisler Vedat'ı orada öldür dedi ama Tahir ne hikmetse Vedat'ın Nefes'e kıyamadığı gibi o da Vedat'a kıyamıyordu.
Benim için asıl mevzu, biri ölen güvenlikçinin abisi olduğunu öğrenmesi ve parmaklarının Tahir yüzünden kırıldığını öğrenmesiydi ve bu iki sorumun cevabını da aldım.Ama bu Tahir ve Nefes ikilisi imkansızlıklarını daha da imkansız hale getirmek için birbirlerine daha sonra çok pişman olacakları sözler söylüyorlar.''Benim sende gönlüm olduğunu düşündüğün için böyle yaptıysan'' sözünün alt metnindeki ''evet sende gönlüm var ama tüm bunları bu sebepten ötürü yapmadım'' tüm bu gerginliği farkında olmadığı hoşlanma sinirinden başka birşey değil.
Tahir Nefes'ine kavuşurken köyde sular pek de normal akmıyodu tabi,Nazar'ın Murat üzerinden yürüttüğü Tahir planı şuan da amacı doğrultusunda gidiyo gibi görünse de ileri de Murat'ı da kendisini de üzebilir.Tahir'den intikam alıcam diye Murat'ı kullanmak? Şuan için bu mantıklı gelebilir ama ileri de aşk üzerinden oyun kurulmayacağını acı bir tecrübe ile yaşacaktır.
Aaah Mustafa aaah Tahir'in abisi dedik, Asiye reisin Mıstafası dedik ama bu ettikleri yenilir yutulur değil.Zaten sonunda da tüy dikti.Nefes için zerre acıma hissetmeyen Mustafa Eyşan'ın timsah gözyaşlarına resmen perdelerini indirdi.Anladık içinde minnoş bi kedi barındırıyo da o minnoşluğu doğru kişilere gösterse ne iyi olur.Ailesini,sevdiklerini özellikle onun için herkesten değerli Tahir'i korumak için yapıyor ama yine de plakasını aldım, affetmek için baya bi çabalası lazım.Bir ara şeytan dedi ki Asiye reis bulsun Eyşan'la ikisini bassın tetiğe, ama Vedat'tan önce ölmesi de fazla acımasızlık gibi geldi hemen savdım kafamdan o düşünceyi...Mustafa vesilesi ile de Eyşan'ın geçmişine azıcık kapının eiğinden bakar olduk.Ve Vedat'la nasıl bir bağları var daha da iyi anladık.Ama anlamadığım Nefes ile benzer acıyı paylaşmış Eyşan'ın Nefes'e karşı hç empati kurmaması ve yardımcı olmaması.Her ne kadar inanmak istemesek,inandırıcı gelmese de onun da Tahir'i Vedatmış.Belli ki bu mevzu kapı eşiğinden değil de odanın bizzat kendisini gördüğümüzde daha net açıklığa kavuşacak.
Ve sonunda kavuşan,birbirlerine çok benzeyen ve kafamda iki deli bir araya gelmemeliydinizi söyleten Tahir ve Nefes, imkansız diye birşey yok düşüncesini bize öğretirken aşka imkansızlık katmaları pek kabul edilir durum değil ama onların tabiri caizse bu cilveleşmeleri benim çok hoşuma gidiyor.Tahir'in Nefes'e kıyamaması,onunla aşkı öğrenmesi,Nefes'e karşı hissettiklerinin ne olduğunu anlamaya çalışması,o kafa karışılığı,gel gitleri herşeyleri çok özel.
Son olarak da söylemek istediğim; İrem Helvacıoğlu beni her geçen hafta, her geçen bölüm inanılmaz şaşırtıyor.Bu bölüm özellikle Mehmet Ali Nuroğlu ile karşılıklı sahneleri abartısız resital niteliğindeydi.
Ve bir dip not da Yangaz Murat için, ona yazılan her sahne,her söz,her mimik çok zekice ve bu zeki yazımın altından da karakterin oyuncusu Cem Anıl Kenar hakkı ile kalkıyor.
Kısaca herkesin eline,emeğine sağlık,her hafta yüreğimiz elimizde izliyoruz ve bundan da baya baya keyif alıyoruz.Görüşmek üzere...
Zalim aynı zalim zulüm aynı zulüm olunca Vedat da Vedatlığını yapıp zulmünü Nefes'e yeniden yaşatmakta kararlıydı.
Nefes'e onu kaybettiği gün giydiği elbiseyi giydirerek aslında o güne dönüp yapamadığını yapmak istedi.Kendinin sandığı ellerin o kıyafet içinde Tahir'e dokunmasının intikamını almak için susamıştı.Kendisinin de dediği gibi onu acıtan; sahip olamadığı kalbin Tahir'e atması.Ve o hiç sahip olmadığı kalbin attığı Tahir...Tahir'in dokunmaya bile kıyamadığı ellerin kendisi yüzünden kırıldığını öğrenmesi ve bunu duyduğundaki hisleri,tüm bu olanların kendisi yüzünden olması onun için tam bir vicdan azabıydı.
Tahir Nefes'in yaşadıklarına anbean şahit oldu.Acısını acısı gibi hissetti ve öldü sanarak belki de en büyük acısını yaşadı.O Nefesi çekmeye ciğeri yok sanıldı ama Nefes'in bir nefesi için kendi ciğerini verirdi.
Tahir,Nefes ve Yiğit...Onlar gerçekten çok güzel bir takım oldular.Birbilerini kilometrelerce öteden bile hisseden ve hatta konuşan bir takım.Tahir ve Yiğit ikilisini izlerken kan bağının değil de can bağının ne kadar değerli olduğunu daha iyi anlıyorum.Zaten Yiğit gibi bir çocuğun da Vedat'ın oğlu olması duble acı niteliğinde.
Tahir'in ölü ya da diri Nefes'i Vedat'a bırakmaması için verdi çaba sonuçsuz kalmadı, hem Nefes'i o soğuk yerde hem de bizi ekran başında fazla bekletmeden, çileden çıkarmadan buldu.Ve bulduğu an da azıcık içimizin yağlarını eritip evire çevire dövdü.Bizim için yetmezdi, hatta Nefes için bile yetmedi, içindeki cinayi hisler Vedat'ı orada öldür dedi ama Tahir ne hikmetse Vedat'ın Nefes'e kıyamadığı gibi o da Vedat'a kıyamıyordu.
Benim için asıl mevzu, biri ölen güvenlikçinin abisi olduğunu öğrenmesi ve parmaklarının Tahir yüzünden kırıldığını öğrenmesiydi ve bu iki sorumun cevabını da aldım.Ama bu Tahir ve Nefes ikilisi imkansızlıklarını daha da imkansız hale getirmek için birbirlerine daha sonra çok pişman olacakları sözler söylüyorlar.''Benim sende gönlüm olduğunu düşündüğün için böyle yaptıysan'' sözünün alt metnindeki ''evet sende gönlüm var ama tüm bunları bu sebepten ötürü yapmadım'' tüm bu gerginliği farkında olmadığı hoşlanma sinirinden başka birşey değil.
Tahir Nefes'ine kavuşurken köyde sular pek de normal akmıyodu tabi,Nazar'ın Murat üzerinden yürüttüğü Tahir planı şuan da amacı doğrultusunda gidiyo gibi görünse de ileri de Murat'ı da kendisini de üzebilir.Tahir'den intikam alıcam diye Murat'ı kullanmak? Şuan için bu mantıklı gelebilir ama ileri de aşk üzerinden oyun kurulmayacağını acı bir tecrübe ile yaşacaktır.
Aaah Mustafa aaah Tahir'in abisi dedik, Asiye reisin Mıstafası dedik ama bu ettikleri yenilir yutulur değil.Zaten sonunda da tüy dikti.Nefes için zerre acıma hissetmeyen Mustafa Eyşan'ın timsah gözyaşlarına resmen perdelerini indirdi.Anladık içinde minnoş bi kedi barındırıyo da o minnoşluğu doğru kişilere gösterse ne iyi olur.Ailesini,sevdiklerini özellikle onun için herkesten değerli Tahir'i korumak için yapıyor ama yine de plakasını aldım, affetmek için baya bi çabalası lazım.Bir ara şeytan dedi ki Asiye reis bulsun Eyşan'la ikisini bassın tetiğe, ama Vedat'tan önce ölmesi de fazla acımasızlık gibi geldi hemen savdım kafamdan o düşünceyi...Mustafa vesilesi ile de Eyşan'ın geçmişine azıcık kapının eiğinden bakar olduk.Ve Vedat'la nasıl bir bağları var daha da iyi anladık.Ama anlamadığım Nefes ile benzer acıyı paylaşmış Eyşan'ın Nefes'e karşı hç empati kurmaması ve yardımcı olmaması.Her ne kadar inanmak istemesek,inandırıcı gelmese de onun da Tahir'i Vedatmış.Belli ki bu mevzu kapı eşiğinden değil de odanın bizzat kendisini gördüğümüzde daha net açıklığa kavuşacak.
Ve sonunda kavuşan,birbirlerine çok benzeyen ve kafamda iki deli bir araya gelmemeliydinizi söyleten Tahir ve Nefes, imkansız diye birşey yok düşüncesini bize öğretirken aşka imkansızlık katmaları pek kabul edilir durum değil ama onların tabiri caizse bu cilveleşmeleri benim çok hoşuma gidiyor.Tahir'in Nefes'e kıyamaması,onunla aşkı öğrenmesi,Nefes'e karşı hissettiklerinin ne olduğunu anlamaya çalışması,o kafa karışılığı,gel gitleri herşeyleri çok özel.
Son olarak da söylemek istediğim; İrem Helvacıoğlu beni her geçen hafta, her geçen bölüm inanılmaz şaşırtıyor.Bu bölüm özellikle Mehmet Ali Nuroğlu ile karşılıklı sahneleri abartısız resital niteliğindeydi.
Ve bir dip not da Yangaz Murat için, ona yazılan her sahne,her söz,her mimik çok zekice ve bu zeki yazımın altından da karakterin oyuncusu Cem Anıl Kenar hakkı ile kalkıyor.
Kısaca herkesin eline,emeğine sağlık,her hafta yüreğimiz elimizde izliyoruz ve bundan da baya baya keyif alıyoruz.Görüşmek üzere...
Yorumlar
Yorum Gönder