Hemnefes Olmak...İşte Bütün Mesele Bu
Kavuşmak... Manâsı basit ama icraata geçişi bakımından çok zor bir kelime.
Nefes ve Tahir, onlar bu hikayenin kavuşamayan aşıkları olacaklar.Bu vuslatın değil vuslata erememenin hikayesi..Zaten destansı aşkların çoğu kavuşamamakta saklı değil midir?
Tahir ve Nefes'i en son Yiğit'i ormanda ararken bırakmıştık.Nefes zaten Yiğit için herşeyi yapabilecek bir anne, ya Tahir...Tahir'in Yiğit'e olan sevgisi ve bağlılığı, onu bulamayışındaki çaresizliği, o çaresizlikte Nefes'in omzuna sığınması, bu koşulsuz şartsız sevginin en saf halidir. Babalığı hiç tatmamış Tahir'in Yiğit'i öz babası Vedat'tan bile daha çok düşünmesi bize bir kez daha kan bağının değil can bağının ne kadar önemli olduğunu gösteriyor.Yiğit'i bulduğu an da ''Yiğidim..oğlum..ben geldim'' demesini hangi sevginin içine sığdırabilirsiniz ki...Neyse ki Tahir de Nefes de Yiğit'e kavuştular ama Yiğit'in bulunması ile Nefes'in korkuları,kabusları yeniden günyüzüne çıktı.8 yıl boyunca gördüğü eziyetlerden birine daha tanıklık ettik.O tanıklık ettiğimiz sahnede en dikkat çeken ayrıntı, Vedat siyahlar içinde olup kötülüğü ve karanlığı temsil etmesi, Nefes'in de beyazlar içinde saflığı ve masumiyeti temsil etmesiydi.
Tahir Kaleli usulü söz attım deme teknikleri dersine hoşgeldiniz :) |
Koşulsuz şartsız sevgi dedim ama bunun iyi örneği olduğu gibi kötü örneği olan Mercan da var.Mercan, hayatını başkasının ağzından çıkacak bir cümleye bağlayan biri, bir yanda Tahir'in ağzınan çıkacaklar, bir yanda babasının ağzından çıkacaklar, tüm bunlara ömrünü feda etmesi, bir kadın için bundan daha kötüsü olamazdı herhalde.Tahir'e sorduğu soruların cevabını aslında Tahir'in susması ile çok güzel aldı ama gözü o kör sevgiden öyle bir kapanmış ki Tahir'in Nefes'i seviyor olması bile o an onun için hiç önemli değildi.Acı çekti, çekiyor da ama yine de bedeni yanımda olsun aklı nerede olursa olsun mantığından öte gidemedi.
Koşulsuz
sevginin yanında bir de merhamet var.Asiye'nin merhameti Mustafa'ya
olan aşkını bile bir kenara atmasına sebep oldu.Sevdiği adamın aslında
vicdanlı olduğunu o da biliyor ama o vicdanını Mustafa'da sadece kendi
ailesi için kullanıyor.Oysa merhamet bizden olamayana da duyulan bir
duygudur.Hele ki o kişi bir mazlumsa...Mustafa'ya kızıyoruz ama o da
kendi içinde savaş veriyor, vicdanı içten içe onu kemiriyor.O da ne
Yiğit'e ne de Nefes'e zarar gelmesin istiyor ama bir yanda da kendi
ailesini koruma içgüdüsü ona ne yaptıracağını bilmez hale
getiriyor.Onunda yol gösterici Asiye tabiki,ee Asiye yolu normal mi
gösterir, burnunu sürte sürte doğru yolu gösteriyor.
Daha öncede yazmıştım Mercan Tahir'i bir gün onu sevebilme ihtimali ile bekliyor.Tahir'in ona ümit vermediğini bile bile hemde.Bu ümitsizlik ile ilk yaptığı şey ise intihar etmek.Bu sadece aciz olanların seçebileceği bir yol. Nefes bile yıllarca süren esaretinde,o kadar işkence görmesine rağmen hiçbir zaman ümidini kaybetmemiş ve inancına sığınarak sabretmiş, aklından bir kez bile kendini öldürmek geçmemiş.Ama Mercan güya sevgi adına ölmeyi seçmiş.Ona en güzel cevabı tabiri caizse ayarı yine Nefes verdi, sevmenin öldürmek ya da ölmek değil, hayat vermek olduğunu haykırarak söyledi ama nato kafa nato mermer Mercan'ın şuan için anlayacağını sanmıyorum.
Mercan'ın babasının korkusuna yüzük atması ve Nefes'in Vedat'a rağmen herşey ile savaşması...Nefes ile Mercan'ı Tahir'in gözünde ayıran nokta da işte tam burası...
Tahir'in Nefes'e dellenip o delilikle gidip Mercan'la sözlendiğini hepimiz dün gibi hatırlıyoruz.Tahir'e pranga olan o yüzük sonunda çıktı.Ama öncesinde hiç kimseyi yarı yolda bırakmak istemeyen, verdiği sözünde arkasında duran Tahir burada da sözü Mercan'a bıraktı.Sözü atacaksa Mercan atacaktı.Ama Tahir düşünemedi ki hem Mercan'a hem Nefes'e aynı an da sahip çıkamazdı.Birinden birini seçmek zorunda kalacağı günlerin çok da uzak olmadığını düşünüyorum.Yüzük atıldı Mercan intihar etti olay da böylelikle kapandı gözü ile bakamıyorum.Tam tersi o olay daha yeni başladı.
Tahir'e pranga olan o yüzük aynı zamanda Nefes'e de dar gelmiş olacak ki Tahir'in kendi tarzı ile yüzüğü çıkartığını göstermesi Nefes'i bir hayli sevindirdi.İçten içe o da bu durumdan rahatsızlık duyuyordu.Nefes'ten Tahir'e yâr olmaz aşamasından atılan yüzüğe sevinme aşaması gözümüzden kaçmadı tabiki :) Ama ona rağmen yüzüğün atıldığını duyduğunda Nefes en çok da Mercan için üzüldü.Hep diyoruz ya vicdanlı olmak çok başka.
Her ne kadar çoğu şey dillendirilmese de Tahir de Nefes de birbirlerini konuşmadan da anlıyorlardı.Olmayacağını bildikleri masalda ikisi de masal kahramanı olmak yerine hiç yazılmayacak masalın hiç yazılmayacak kahramanları olmayı birbirlerine daha çok layık gördüler.
Ama Tahir de Nefes de bu hayâl de vazgeçmiyorlar.Yine de içlerinde azıcık da olsa bir ümit var.Tahir'in Nefes'e aldığı kıyafetlerin maviliğinde bir manâsı olmalı, mavi demek hayal demektir.Nefes'in beyaz saflığından Karadeniz'de kuracağı hayatına dair hayâlleri olduğunu ve olması gerektiğini düşünmüştür.
Çekirdek Aile |
Her defasında gidicem diye tutturan Nefes ve onun bu sözüne karşılık nereye gidersen git, çık git hayatımdan diyen Tahir artık Nefes'in bu gitme isteğine bir hayli sinirlenmeye başladı.Çünkü Tahir ona çık git hayatımdan derken bile kalmasını istiyordu.6.Bölümdeki Tahir'in yatak odasındaki konuşmalarında kendisinin küçüklüğünü merak eden Nefes'e ''gideceğin için bilmene de gerek yok'' diye trip atması ve sonrasında bu bölüm gemi de ''çocukken mutluydum'' diye söze girmesi aslında Nefes'in kalmasını istemesi, kalacağına inanması ve Nefes'in kalması için elinden geleni yapacağının göstergesiydi.
E bu ikisinin birbirine sevdalı olduğunu artık anlamayan kalmadı, kendileri zaten çoktan anlamıştı.Ama işin çıkmaza girmesi tamamen kafada bitiyordu.O kafayı temizlemek de Osman Hoca'ya düştü.Herşeye karşı savaş veren Tahir kendisi yüzünden Nefes'e zarar gelmesini istemediği için bu sevdanın içine atlayamıyor.Tahir'in Vedat'a söylediği ''önce kadına soracaksın kadınım olur musun?Rızan var mı?'' sorusunu farklı açıdan Osman Hoca'da Tahir'e söyledi.
Osman Hoca'nın söylediklerinden benim anladığım manâ; ''Hemnefes ol'' arkadaş ol, koru kolla, elalemin ''Tahir bi kadın peşine düşmüş'' diyebilecek olmasına bakma sen, ona yoldaş ol.
Son olarak da kötü adam Vedat.. Son dişi kalmış canavar gibi, her bölüm Tahir'den dayak yemezse artık işi rast gitmeyecekmiş gibi dayağını yeyip öyle güne başlıyor ve gün içinde de bi doz ine Tahir'in Osmanlı tokadından nasibini alıyor.Daha önce de dedim Vedat artık kaçma kovalama işini bıraktı, artık daha farklı bir yol ile Nefes'i ve Tahir'i köşeye sıkıştıracak.Ama onunla ilgili en ilginç şey Nazar.Tüm karşı çıkmalara rağmen yine söyliycem Nazar ve Vedat birbirlerine hiç normal bakmıyolar.Nazar'ın da Vedat'ın da gözünü intikam bürüdü ama bu intikam ateşi içinde ikisi de çok başka yanacaklar.(Nazar kendi yanarken Murat'ı da yakmasa bari) Nazar kadın olmasına rağmen Nefes'i şimdiye kadar hiç anlamadı ama Vedat'ı tanıyarak bu acı tecrübeyi yaşayabilecek olmasını şuan ona çok sinir olsam da istemem.Bazı duyguları yaşamadan anlayamayız, Nazar'da Nefes'in yaşadıklarını yaşamadan umarım onu anlar.
Ve bölümün incelikleri;
- Osman Hoca'nın evinde Tahir'in Nefes'e oda kapısını ayıp olur diye kapattırmaması
- Nefes'in kabuslarına tanık olan Tahir'in ona o an da bile dokunmaya kıyamaması
- Yiğit'in annesine birşey yapar korkusu ile Mustafa'nın yaptıklarını kimseye diyememesi
- Tahir'in gemide Nefes'e söylediği ''beni diyar diyar peşinden koşturacaksın'' demesi
- Tahir'in Yiğit'i için Nefes'e ''beni bu adamdan ayırma da'' demesi
Bölüm bitti ve yine tadı damağımızda güzel bir tat bıraktı.Ama haftaya mendilleri hazır etmek gerek.Şimdiden iyi seyirler, görüşmek üzere...
Yorumlar
Yorum Gönder