SEN ANLAT KARADENİZ 10.BÖLÜM YORUMU



Sonunda imzalara konu olan meşhur 10.bölümü izledik.Yine boğazım düğüm oldu, yine ''yok artık Tahir Kaleli, sen bu aşk adamlığını arşa çıkarıyosun biz oradan nasıl alacağız'' diye diye izledim.Sadece aşk adamlığı mı? Adamlığı bile herşeye yeter aslında.Nefes'e yardım etmesinin aşkla alakalı olmadığını, Mercan'a atılan tokatın intikamını silahları denize dökmesinden anladık.Evet Nefes'e sevdalı ama zulme kim uğrasa yine elini uzatan bir Tahir var karşımızda.Haksızlığa karşı gelen, her türlü zorbalığın karşısında duran bir adam o.Bunu yapan kendi ailesi bile olsa gereken cevabını verdiğini de gördük.Deli Tahir dedik ama onun deliliği adam olmayana... Sevdiklerine kolunu kanadı açan, herseyiyle teslim olan da bir adam.Abisini affetmemesine rağmen yine de ailesi için savaşan biri...

Güzel adam vesselam dedik ama bir o kadar da güzel seven bir adam.Sevmek bir insanın sadece kaşını, gözünü sevmek değildir, Mercan da bunu anladı.Tahir'in Nefes'i mücadelesi ile, o zulüm içindeyken bile zulme boyun eğmemesi ile sevdiğini dile getirdi.Nefes'in hayata karşı duruşuna azmine aşık oldu Tahir.Nefes de Tahir'in boyuna posuna değil adamlığına, merhametine aşık oldu.İkisi de bu aşkın farkındalar, bir yanları bu aşk ile bahar bahçe bir yanları imkansızlık içinde cehennem.Yaşadıkları mücadele içinde farkında olup da dillendiremedikleri ''o sustukları'' konuları daha da fazla susamadılar.Nefes ilk defa Tahir'e benden sana yar değil yara olur,senin de benimle yanmanı istemiyorum dedi.Ne o Tahir'e ne de Tahir ona kıyabiliyor...Tahir o yaraları bilip derman olamamanın Nefes de Tahir o yaralarını bildiğinde birlikte yanmamanın derdine düştü...



Bir yanda Karadeniz'de gurbeti yaşayan Nefes diğer yanda sevdiği kadın uğruna gutbetlik bile çekmeye hazır Tahir.Nefes'in gönlü el vermedi Tahir'i memleketinden ayırmaya, bunu Mustafa dedi diye de yapmadı, kendisi ona bu acıyı yaşatmak istemediği için yaptı.Nefes mücadeleci tavrını burada da sürdürdü, kalıp tüm şer orduları ile Tahir'le beraber savaşacaklardı.Biri Karadeniz'in umudu diğeri Karadeniz'in inadıydı, Nefes'in umudu tükendiğinde Tahir'in inadını onları ayakta tutmaya yeterdi aslında.Tahir Nefes'in umuduna Nefes de Tahir'in inadına sığındı...



Bu delisi dışına adam afili sözcükler kurup da seviyorum diyemez tabi.Onun yerine ''Kurban olayım kal'' der / ''sen ne güzel imtihansın'' der ve sonunda volkan gibi patlar ''geberiyorum ulan geberiyorum'' der.Tam da Tahir'e göre bir aşkını haykırma cümlesi bu. Tahir kendine bile itiraf edememişti ama artık kabullendi,sessizce içinde söylediklerini zamanla diline vurmaya başladı, önce ailesine ''sevdaluyum ana'' sonra da Nefes'e ''geberiyorum ulan geberiyorum'' diye haykırmaya başladı...Ama bunun karşılığında da hiçbir şey beklemedi, sevgi için karşılık beklenmezdi onun için, seviyosa kendine sever kim ne karışır.Hatta Nefes bile karışamaz, seviyosa seviyodur Nefes'e mi soracaktı gönlüne nasıl söz geçireceğini.Herkes kendi kalbinden sorumludur tabi... (Tahir ve Nefes aşkına dair daha önce yazdıklarımı da buraya iliştireyim --> https://kazibetv.blogspot.com.tr/2018/02/nefesten-tahire-yar-da-olur-yara-da.html )

Kimi Tahir ve Nefes gibi birbirini düşünürken kimi de Mustafa gibi kendini ve ailesini düşünür.Başkası için yanmayı göze alan ile bana dokunmayan bin yıl nerede yaşarsa yaşasın diyen iki adamın kardeş olması da ayrı bi olay...Mustafa için hep bir umudum oluyor, diyorum ki; Mustafa yaa bu bizim Mustafa, Asiye'nin Mıstafası, Tahir'in abisi bu adam nasıl bu kadar bencil olabilir.Ama her geçen zaman daha da fazla hayâlkırıklığına uğratıyor.Nefes'e açık açık demese de mealinde;Tahir'i memleketinden ayırma onu ikna et, sende buralarda barınamazsın, onu da kendini de bu savaşın içine sokma, Tahir kalsın da sen ne halin varsa gör, demeye getirdi.Bu adamın vicdanı ile bencilliği arasındaki savaş hem kendisini hem de izlerken beni çok yoruyor.Gözlerindeki vicdanı görüp dilindeki gaddarlığa tanıklık etmek izlerken hepimize çok zor geliyor diye düşünüyorum.Bu sebeple Yiğit'i kurtarmasına da kendi vicdanını rahatlatmak ve ailesine iyi görünmek için ayağına gelen kısmet olarak bakıyorum.Mustafa'dan bir gün gerçekten abilik göreceğiz ama hadi hayırlısı.



Vicdanı ile savaşan biri de Berrak, bu kızın Vedat'la ne işi olur diye günlerce kafa patlattık, eskiden beri Vedat'tan şiddet gören biri mi acaba? Tehditle mi Trabzona geldi dedik.Meğer o da Vedat'ın son kurbanlarından biriymiş.Vedat'ın diğer yüzünü görmemiş biri, ve Vedat'a gerçekten sevgi ile bakan ilk kişiydi.Ama Vedat...Belki sevgisizlikten böyle olmuş dediğimiz adam sevgi gördüğü kadına bile şiddet uyguladı.Sevdi dövdü, sevildi dövdü...Sevmeyi bilmeyene gönül de emanet edilmezmiş ömür de derler ya, severken Nefes'in hayatını çaldı.Şimdi de Berrak'ın hayatını çalmaya başladı.Vedat herkesin zaafını iyi bilen zekasını kötüye kullanan bir adam.Onun kötülük zekası ile planladığı oyunlar, Nefes'in ve Tahir'in iyilik yanlarına yenilecek.Bu iyilerin ve kötülerin savaşı, herkes tarafını seçmeye başladı.Dağdevirenler ve Sayarlar, Kalelilere karşı...Berrak bu savaşın Truva atı, kaleyi içten fethedecek kişi, tabi şuan Vedat böyle zannediyor.Tıpkı Mustafa'nın gözlerinde gördüğüm vicdanı Berrak'ta da gördüm.O da umarım herşey çok geç olmadan doğru yolu bulur diye düşünüyorum.

Vedat herkesin zaafını biliyor dedim, evet hem de en çok Nefes'in zaafını biliyor.Artık Tahir'in de zaafı olan Yiğit aslında Vedat'ın en büyük kozu.Yiğit zaten Nefes'in evladı, onu evladından ayırdığında Nefes'i ne kadar yaralayacağını biliyor ama bir de Tahir ve Yiğit sevgisi var.Vedat bu sevgiyi en yakın zamanda Cami'den çıkarken gördü.Bir baba olarak oğlu kendinden kaçıp tabiri caizse el denecek adama sığındı.O el adamı olan Tahir'i velisi bilmek istedi...Vedat o an anladı ki süper güçlü yenilmez takımı bozması lazımdı...Nefes daha geçmişte yaşadıklarını yeni yeni atlatmaya çalışıyorken Truva atı Berrak ilk silahını ateşe verdi.Nefes en derin yerinden Yiğit'ten vuruldu.Geçmişte, acılarından sığındığı Yiğit o cehenneme dönerse belki kendi de dönmek zorunda kalacak...

 Son söz de şunu demek istiyorum; Vedatların bolca olduğu bu dünyada Tahir olmak çok da zor değildir.Nefes olmak varken Mercan olmak da kader değildir...

Bölümün güzellikleri;

- Nefes'in her geçen gün genç kızlığını, kadınlığını içindeki coşkusunu daha da güzel yaşayabilmesini görmek...

- Tahir ve Nefes'in belki kendilerinin de farkında olmadıkları cilveleşme aşamasına geçmeleri...

- Kimseden korkmayan Tahir'in Nefes'ten korkması :) eee hanımdan korkmayanı Allah taş eder derler

- Yiğit'in Tahir'e olan bağlılığı, onu velisi bilmek istemesi...

- Tahir'in kıskançlığını ilk defa görmemiz :) Nefes'in penceresine taş atabilecek birini düşünmesi bile adamı delirtti :)

- Tahir'in Nefes'le konuşma çabaları sanırım en komiğiydi...

Ben bu hafta bu güzelliklerle veda edeyim, görüşmek üzere...

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

KALP ATIŞI'NA DAİR

İNADINA AŞK'A VEDA

DOLUNAY 1.BÖLÜM YORUMU